Menu
Reflü hastalığı, mide içeriğinin hastanın yemek borusuna veya ağzına geri dönmesiyle ortaya çıkar. Mide asidik sıvısı uzun süre yemek borusuna temas ederek yanmaya ve hasara neden olur.
Reflü’nün en yaygın görülen belirtileri; mide ekşimesi, mide ağrısı, göğüs ağrısı, yutma güçlüğü, yutma sırasında ağrı, kalıcı boğaz ağrısı veya öksürük, boğazda yumru hissi, bulantı, kusma, larenjit ve ses kısıklığıdır
"Reflü" olarak da adlandırılan gastroözofagial reflü hastalığı, mide içeriği hastanın yemek borusuna ve/veya ağzına geri döndüğünde ortaya çıkar.
GÖRH’ün en yaygın görülen semptomları mide ekşimesi, geriye doğru kaçış (regürjitasyon), mide ağrısı, göğüs ağrısı, yutma güçlüğü veya yutma sırasında ağrı, ses tellerini tahriş eden asit nedeniyle kalıcı larenjit/ses kısıklığı, kalıcı boğaz ağrısı veya öksürük, boğazda yumru hissi, bulantı ve/veya kusmadır.
Tedavisinde yaşam tarzı değişiklikleri ve farklı gruplarda ilaçlar kullanılmaktadır.
"Reflü" olarak da adlandırılan gastroözofagial reflü hastalığı, mide içeriği hastanın yemek borusuna ve/veya ağzına geri döndüğünde ortaya çıkar. Reflü nadiren oluyorsa fizyolojik kabul edilir ve normaldir. Fizyolojik reflü kısa sürelidir ve rahatsız edici semptomlara veya komplikasyonlara neden olmaz. Aksine, GÖRH olan kişilerde asit reflüsü nedeniyle rahatsız edici semptomlar veya yemek borusunda hasar görülür.
Yemek, yetişkinlerde yaklaşık 25 cm uzunluğunda ve 2,5 cm genişliğinde tüp benzeri bir yapı olan yemek borusu vasıtasıyla ağzınızdan mideye taşınır. Özofagus, peristaltizm adı verilen bir dizi dalga benzeri hareketle mideye yiyecek itmek için genişleyen ve büzülen doku ve kas katmanlarından oluşur. Mideye bağlanma yerinde, özofagusun alt ucunda, alt özofagus sfinkteri (LES) adı verilen dairesel bir kas halkası vardır.
Yuttuktan sonra, LES gıdanın mideye girmesine izin vermek için gevşer ve gıdalar burada sindirime yardımcı olan asitlerle karışır. LES daha sonra yemek ve asidin yemek borusuna geri dönmesini önlemek için büzülür. Bazen LES uygunsuz bir şekilde gevşer. Bu, midede bulunan sıvıların yemek borusuna geri dönmesine neden olur. GÖRH hastalarında asit reflü rahatsız edici semptomlara veya yemek borusunda zamanla yaralanmaya neden olur.
Bazı durumlarda GÖRH gelişme riski artmaktadır. Bu durumlar;
GÖRH’ün en yaygın görülen semptomları şunlardır:
Mide ekşimesi - Bu genellikle göğsün ortasında, bazen boğaza doğru yayılan bir yanma gibi hissedilir. Çoğu zaman yemekten sonra olur.
Geriye doğru kaçış (regürjitasyon)- Mide içeriği (sindirilmemiş yiyecek parçalarıyla karışmış asit) ağıza veya boğaza geriye doğru akar.
Eğer aşağıda belirtilen işaret veya semptomlar varsa, mutlaka bir Gastroenterolog ile görüşmeniz önerilir:
GÖRH tanısı özellikle belirli semptomlara ve diğer risk faktörlerinin varlığına dayanır.
GÖRH' ün "klasik" semptomlarına (mide ekşimesi ve/veya yanması) sahip olanlara, şikayetlerinin derecesine ve sıklığına göre GÖRH tanısı konabilir. Bu durumda, ilaç tedavisi önerilir; belirtiler düzelirse, bunun nedeninin GÖRH olduğu kesinleşir.
Aşağıdaki durumlarda hekim tarafından ek değerlendirme ve test önerebilir:
GÖRH' dekine benzer semptomlara neden olabilecek potansiyel olarak hayatı tehdit eden problemleri göz ardı etmemek önemlidir. Örneğin, göğüs ağrısı kalp hastalığının da bir belirtisi olabilir ve hemen değerlendirilmelidir. GÖRH dışı sebepler ekarte edilir ve GÖRH tanısı net değilse, hekim tarafından muhtemelen aşağıdaki testlerden biri veya birkaçı önerilir:
Üst GIS endoskopi, doğrudan üst gastrointestinal (GI) sistemin incelemesidir. Yemek borusu, mide ve ince bağırsağa küçük, esnek bir tüp ile geçilir. Tüp bir ışık kaynağına ve monitörde büyütülmüş görüntüleri gösteren bir kameraya sahiptir.
Özofagus pH çalışması, asit reflü sıklığını ölçmenin en doğrudan yoludur. Test, sensörlü ince bir tüpün burun içinden yemek borusuna sokularak 24 saat boyunca tutularak yapılır. Bu test, özellikle bir proton pompası inhibitörü kullanıldıysa ve halen semptomlar devam ediyorsa GÖRH tanısını doğrulamak için kullanılabilir.
Özofagus Manometrisi
Özofagus manometrisi, özofagusun kas kasılmalarından gelen basıncı ölçen bir tüpün yutulmasını içerir. Bu, alt özofagus sfinkterinin düzgün çalışıp çalışmadığını belirlemeye yardımcı olabilir.
GÖRH, tedavi uygulanırsa genellikle ciddi komplikasyonlar geliştirmez. Bununla birlikte, aşağıdaki komplikasyonlar bazen ortaya çıkabilir.
Bu, yemek borusunun mide asidinden yanması sonucu hasar gördüğünde gelişir ve kanamaya neden olabilecek ülserlere yol açabilir.
Asitin hasarı, yemek borusunun yaralanmasına ve yemek borusunda yemek veya ilaçların sıkışmasına neden olabilecek bir tıkanıklığa (darlığa) neden olabilir.
Barrett özofagusu, alt özofagusu sıralayan normal hücrelerin (skuamöz hücreler) farklı bir hücre tipi (bağırsak hücreleri) ile değişmesiyle ortaya çıkar. Bu durum genellikle özofagus mukozasındaki tekrarlanan hasardan kaynaklanır. Uzun zamandır devam eden GÖRH en yaygın nedendir. Bağırsak hücrelerinin zamanla kanser hücrelerine dönüşme riski mevcuttur. Sonuç olarak, Barrett özofagusu olan kişilerin, kanserin erken uyarı belirtilerini izlemek için periyodik bir üst GIS endoskopi takip programına alınmaları önerilir.
Mide asidi boğaza doğru geri kaçarsa, bu ses tellerinin iltihaplanmasına, boğaz ağrısına veya boğuk bir sese neden olabilir. Asit ayrıca akciğerlere kaçabilir ve pnömoni veya astım semptomlarına neden olabilir. Zamanla, akciğerlerdeki asit kalıcı akciğer hasarına yol açabilir.
Tekrarlanan asit reflü atakları diş minesini zamanla aşındırabilir.
GÖRH, semptomların sıklığı ve şiddeti ile komplikasyon olup olmadığına göre tedavi edilir.
Hafif semptomlar - Yaşam tarzı değişikliklerine ek olarak, hafif GÖRH'nin ilk tedavisi, antasitler veya histamin reseptör antagonistlerinin kullanımını içerir.
Antasitler - Antasitler mide asidini nötralize eder ve genellikle mide ekşimesi semptomlarının kısa süreli rahatlaması için kullanılır. Hızlı etkilidir, ancak nötrleştirme etkisi her dozdan sonra yaklaşık 30 ila 60 dakika sürer.
Histamin reseptör antagonistleri - Histamin antagonistleri midede asit üretimini azaltır. Mide ekşimesini hafifletmede antasitlerden daha etkilidirler ve etkileri daha uzun sürer.
Orta ila şiddetli semptomlar - Daha şiddetli veya sık semptomları, GÖRH ile ilişkili komplikasyonları veya yukarıdaki ilaçlara cevap vermeyen hafif semptomları olan kişiler genellikle proton pompası inhibitörü adı verilen bir ilaçla tedavi edilir. Yaşam tarzı değişiklikleri de tedavide yardımcı olabilir.
Proton pompa inhibitörleri - Proton pompa inhibitörleri (PPI) mide asidini azaltmak için en etkili ilaçlardır. Hekim tarafından en uygun ilaç dozu ve türü belirlendikten sonra, yaklaşık sekiz hafta boyunca bu grup ilaçlar ile tedavi devam eder. İleri tedavi, semptomların geri dönüp dönmediğine ve ne zaman geri döndüğüne bağlıdır:
Cerrahi tedavi - Yaşam tarzı değişiklikleri ve ilaçlar çoğu durumda semptomları kontrol etmede çok etkili olduğundan, cerrahi tedavinin GÖRH'de sınırlı bir rolü vardır. Bununla birlikte, semptomları diğer tedavilerle yeterince kontrol edilemeyen veya sürekli ilaç kullanmak istemeyen bazı hastalar için bir seçenek olabilir.
Genel olarak, "anti-reflü" ameliyatı hiatal fıtıkların (varsa) onarılmasını ve alt özofagus sfinkterinin güçlendirilmesini içerir.
Yaşam tarzı değişiklikleri ;bazı yaşam tarzı ve diyet değişiklikleri GÖRH semptomlarını hafifletmeye yardımcı olabilir. Aşağıdaki yaşam tarzı değişiklikleri sıklıkla önerilir:
Proton pompa inhibitörleri ile tedaviye rağmen bazı hastalarda reflü semptomları veya özofajitin endoskopik olarak devam etmesidir. Bunun sebebi ilaçların yanlış zamanlanması ya da ilaç uyumsuzluğu olabilir. Proton pompa inhibitörleri maksimum inhibisyonu için kahvaltıdan 30 ila 60 dakika önce uygulanmalıdır. Ayrıca bu ilaçlar karaciğerden, hepatik sitokrom sistemi yoluyla metabolize edilirler. Bu nedenle nadir olarak bazı hastalarda bu ilaçların metabolize edilmeleri hızlanmış olabilir ve bu da ilaç başarısızlığına katkıda bulunabilir.
GÖRH semptomlarını taklit edebilen diğer hastalıklar arasında akalazya, eozinofilik özofajit, enfeksiyöz özofajit, hap özofajiti, gastroparezi ve nadiren özofagus darlığı veya kanseri bulunur. Bu nedenle tedaviye dirençli hastalarda bu tanılar da mutlaka akılda tutulmalıdır. Alarm semptomları olan hastalarda; 60 yaş üstü hastalarda yeni başlayan dispeptik şikayetler, gastrointestinal kanama kanıtı, demir eksikliği anemisi, açıklanamayan kilo kaybı, disfaji, odinofaji, kalıcı kusma ya da birinci derece akrabalarda gastrointestinal kanser öyküsü olan hastalarda daha dikkatli olunmalıdır.
Prof. Dr. Benan Kasapoğlu
Gastroenteroloji
Lokman Hekim Akay Hastanesi