Menu
Ketojenik Diyet veya Ketojenik Beslenme, isim size farklı gelebilir. Ama burada yazılanı hepiniz çok iyi biliyorsunuz. Burada bahsedilen beslenme; dedelerimizin ve ninelerimizin beslenme şekli. Onlar, tereyağı, kuyruk yağı, ve zeytin yağı tüketiyorlardı. İnsanların yaşadıkları bölgeye göre, kullanılan yağlarda rafine değil, işlenmemiş yağ kullanımı farklılık göstermekle beraber temel olarak bu yağlardı.
Evet, onlar hasta olmadılar, kalp krizi, tansiyon ve şeker hastalığı gibi hastalıklar çok azdı. Ölüm nedenleri kaza ve yaşlılığa bağlı ölümlerdi. Burada amaç olabildiğince sağlıklı yaşam sürmek gıda terörüne maruz kalmadan sağlıklı beslenmek.
Ketojenik Diyet, günlük almamız gereken enerjiyi olabildiğince % 75 yağ, % 25 protein ve % 5 karbonhidrat şeklinde almamız lazım. Burada genel kural; sağlıklı yağ tüketmek . Peki sağlıklı yağlar nelerdir?
Marketlerde satılan zeytinyağları rafinerize ediliyor çok yüksek sıcaklıklar kullanılıyor ve sağlıklı yağ yerine zararlı birer yağa dönüşür. Bu aslında bütün tohum yağları için geçerlidir. Ayçiçek yağı kısmen sağlıklıdır ama oda işlenmiş yağdır tüketimi kısıtlı olmalıdır. Kısacası sağlıklı satüre yağlar ( oda ısısında katı olan yağlar 25 derecede)
Tereyağı, hindistancevizi yağı, hayvansal yağlar ( kuyruk yağı ve iç yağı ). Sıvı doymamış yağlar ( oda ısında sıvıdırlar 3 derecenin altında donalar ) zeytin yağı mono ansatüredir. Sağlıklı yapan özellikte budur. Diğer sıvı yağlar poliansatüredir yani fabrikasyondur. Tüketilirse çok az olmalı ve üç aydan fazla beklememelidir. Zira hava ile birleşirse zararlı hale gelir. Nedir bu yağlar;
bunları ağırlıklı tüketmemek lazım ve bu yağların ömrü soğuk sıkım üretildiklerinde üç ayı geçmemelidir.
Konu aslında bunlar değil konu bizim beslenme şeklimiz. Ketojek beslenmeyi kilo verme aracı olarak görmemek gerekir bu beslenme yaşam tarzı olmalı. Zira tedavi eden bir yaşam tarzı, yaşatan bir yaşam tarzı, kilo alıyorsanız aldığınız yağı kısarsınız, veriyorsanız yağı arttırıp dengede tutarsınız.
Burada ketojenik ne demek onu açalım, yağlar yapılarına ayrıldığında yağ asitlerine ayrılır bunlardan da, karaciğer bu yağ asitlerini keton cisimlerine çevirir, bu maddeler bütün organlarımızda yakıt olarak kullanılır ve temiz güçlü uzun soluklu enerji kaynaklarıdır.
Günlük enerjiyi sağlıklı olduğunu belirttiğimiz yağlardan ve protein kaynaklarından olmalı. Et, balık, yumurta, sakatat gibi.
Margarin yağlar ise uzak durulması gereken yağlardır. Fabrikasyon üretilen gıdalar cips gibi, bozulmaması için bu katı yağlar kullanılarak üretilir. Bu nedenle çocuklarımızı abur cubur gıdalardan uzak tutmamız lazım. Bol tereyağlı bir yumurtadan sonra başka bir şey istemezler siz yeter ki o yumurtayı yedirebilin.
Yediğimiz gıdalar 3 şekilde bağırsaklardan vücuda alınır. Proteinler ( et,balık,yumurta vs) ve bitkisel proteinlerde dahil , yapı birimleri olan aminoasitlere parçalanır kana geçer. Yağlar ise hangi formda olursa olsun katı sıvı fark etmez yağ asitlerine ayrılır ve bağırsaklar dan vücuda girer. Karbonhidratlar ise en küçük yapı birimleri olan şekere parçalanırlar ve vücuda girerler.
Peki son ürün temel yapılar ise geldiği kaynağın ne önemi var diyeceksiniz, doğru proteinler için bu fark etmez, ama şeker de ve yağda eder yağlarda durum daha farklı hava almadan saklanmalı ve tüketilmelidir. Havaya maruz kalırsa oksijenle birleşir okside olur. Sıvı yağlar fabrikalarda hidrojenize edilerek katı yağ haline gelirler ve gıda sanayinde kullanılarak bozulmayan ama sağlıksız ürünler ortaya çıkar. Yüksek ısılar kullanılarak işlenirler buda o yağları yağ olmaktan çıkarır.
karbonhidratlara gelince vücudumuz enerji kaynağı olarak şekeri değil yağı yakacak şekilde yaratılmıştır. Dolayısıyla karbonhidrat tüketimi sınırlı olmalıdır ki vücut karbonhidrat yerine yağı enerji kaynağı olarak kullansın.
Yine kaynak önemli yani basit yapılı rafine edilmiş gıdalar tehlikeli, şeker hastalığı, şişmanlık, tansiyon, kalp hastalığına yatkınlığı arttırır. Ama kaynak işlenmemiş olursa tam buğday gibi bulgur gibi, burada karbonhidrat zincirlerinin uzunluğu rafine edilmiş gıdalara göre daha uzun olur buda sindirim işlevini uzatır ve kanımıza şeker geçişi hem daha az olur hemde daha uzun sürede gerçekleşir. Şunu da bilmek gerekir aldığımız karbonhidrat depolanırken glikojen ( karbonhidratın depo şekli) olarak depolanır ve çok düşük miktardadır. Karbonhidretın fazlası yağ olarak depolanır, işte bizi hasta eden vücudumuzun ürettiği bu yağlardır.
Burada meyve için ayrı başlık açmak gerek meyve şekeri fruktozdur, karaciğeri hızlıca yağlandırır ve insülin direncine sebep olur, bu da şeker hastalığı ve tansiyon demektir
Buraya kadar aslında çok teknik konular ama bir şekilde de sizlere bunun detayını anlatmam lazım çünkü yasakların sebebini anlamak önemlidir.
Kısacası dedelerimiz gibi yememiz lazım ama onlardan farkı, onlar, tam buğday ekmeği yediler pekmez bal yediler ama onlar her işlerini elleri ile bedenleri ile yaptılar, arabaya, asansöre, dolmuşa binmediler belki 10 kilometreyi aşan yürüyüşleri vardı. Tarlada traktör kullanmadılar makineli tarım nadirdi, dolayısıyla onların yediği tam buğdaya, pekmeze ve meyve ürünlerine ihtiyaçları vardı.
Biz şimdi onlar gibi çalışmıyoruz ama onlar gibi yiyoruz yanlış olan bu, o nedenle ,mutlak surette beslenmemizi tekrar ayarlamalıyız bu da obeziteyi ve metabolik hastalıkları hem bitirir hem de başlamış hastalıkları kontrol altına alır.
Diyet değişimi hasta olamayan bireylerde herhangi bir problem yaratmaz ama şeker, tansiyon ve insülin direnci ve karaciğer yağlanması olanlar bu işi mutlaka doktor gözetiminde yapmalıdır.
Ketojenik ( yağa dayalı beslenmenin sağlıklı olduğuna kanıt kendi dedemiz, ninemizdir ) insanlarda damar tıkanıklığının sebebi alınan fazla şeker ve sanayinin ürettiği nebati yağlardır. Doğal katı yağlar kişiyi hasta etmez. Ayrıca sağlıklı doymuş ya da sıvı yağla beslenmenin kalp hastalığına, ya da herhangi bir metabolik hastalığa yol açtığına dair yapılan çalışmalarda, hiç bir bulguya rastlanmamıştır.
Hangi gıdayı tüketirseniz tüketin 100 gr ilaç iken 1 kilosu zehirdir. ihtiyacımızı doğru kaynaklardan ve yeteri miktarda aldığımızda hiçbir sağlık problemi yaşamayız.
Uz. Dr. Uğur Alpay
İç Hastalıkları (Dahiliye)
Lokman Hekim Van Hastanesi