COVID-19 Koronavirüs

Diyabete Karşı Check-Up Zamanı! | Diyabet Check-Up Paketi | Lokman Hekim Sağlık Grubu

COVID-19 Koronavirüs

Coronavirus hastalığı özellikle solunum sistemini tutan ve her yaşatan insanı enfekte etmekle birlikte daha çok yaşlılarda yıkıcı olabilen bir hastalıktır.  Kuluçka dönemi (virüsle karşılaştıktan ilk belirtilerin ortaya çıkmasına dek geçen süre) 2-14 gün arasındadır. Kuluçka dönemi sırasında hastalık belirtisi olmaz.Bu virüs enfeksiyonu diğer solunum yolu enfeksiyonlarına benzer belirtilere neden olmaktadır. Temel olarak ateş, öksürük ve nefes darlığına yol açmaktadır. Bazı hastalarda boğaz ağrısı ve burun akıntısının da olduğu görülmüştür.

Koronavirüs Eenfeksiyonu ve Laboratuvar  Tanı Testleri

(SARS-CoV-2-IgM, IgG ANTİKORLARI  VE  PCR TESTİ)

İnsan koronavirüsü (Cov-19), Şiddetli Akut Solunum Sistemi Sendromu (Severe AcuteRespiratorySyndromecoronavirüs: SARS) ile aynı türden, Betakoronavirüs familyasından, tek sarmallı bir RNA virüsüdür. Cov-19 virüsü, 2019 yılının Aralık ayında Çin’in Vuhan kentinde zatürre salgını sırasında zatürre olan bir hastada, pozitif bir örnek üzerinde yapılan nükleik asit testinden sonra genomik olarak dizildi. Vuhan'da ortaya çıkan virüs tanımlandığı ilk dönemlerde çıkış yerine izafeten Vuhan koronavirüsü adıyla anılmaya başlandı. 2003'te benzer bir salgına sebep olan SARS koronavirüsünün yeni bir türü olduğu tespit edildiğindeyse 2019 yeni koronavirüsü olarak adlandırılarak 2019-nCoV kısaltması kullanılmaya başlandı. Dünya Sağlık Örgütü virüsün resmî adını ‘Şiddetli Akut Solunum Yolu Sendromu Koronavirüsü 2’ve kısaltmasını ise ‘SARS-CoV-2’ olarak belirledi.

SARS-CoV-2 Virüsünün Biyolojik Etkisi

SARS-CoV-2 güncel klinik bilgilere göre asıl olarak akciğer hücrelerini tahrip etmekle birlikte, birçok dokuda/organda hasar oluşturmaktadır.Solunum yoluyla veya kontamine eşya ile temas ile alınan SARS-CoV-2 muhtemelen burun boşluğundaki epitel hücrelerine(mukoza hücreleri) bağlanır ve çoğalmaya başlar. COVID-19 için kuluçka süresi 2-14 gün arasında değişmekle birlikte, ortalama 5-7 gündür. SARS-CoV ile invitro veriler(laboratuvar deneyleri), siliyer hücrelerin iletken hava yollarında enfekte olmuş birincil hücreler olduğunu gösterir. Virüs,solunum yolları boyunca  çoğalır ve aşağı doğru hareket eder akciğer hücrelerine yerleşir ve bu süreçte daha sağlam bir doğal bağışıklık tepkisi tetiklenir. İnsanları enfekte eden diğer koronavirüsler gibi SARS-CoV-2 hem üst hem de alt solunum yolu enfeksiyonuna neden olabilir. Hastalığın bulaşması, tedavisi ve mortalitesi hakkında çok şey bilinmesine rağmen, patobiyolojisi, yani hücreleri hangi mekanizmalarla tahrip ettiğihakkında çok daha az şey bilinmektedir.

SARS-CoV-2 Virüsünün Klinik Belirtileri

Coronavirus hastalığı özellikle solunum sistemini tutan ve her yaşatan insanı enfekte etmekle birlikte daha çok yaşlılarda yıkıcı olabilen bir hastalıktır.  Kuluçka dönemi (virüsle karşılaştıktan ilk belirtilerin ortaya çıkmasına dek geçen süre) 2-14 gün arasındadır. Kuluçka dönemi sırasında hastalık belirtisi olmaz.Bu virüs enfeksiyonu diğer solunum yolu enfeksiyonlarına benzer belirtilere neden olmaktadır. Temel olarak ateş, öksürük ve nefes darlığına yol açmaktadır. Bazı hastalarda boğaz ağrısı ve burun akıntısının da olduğu görülmüştür. Hastalık genellikle orta-ağır bir klinik seyir göstermektedir. Ağır hastalanan ve ölen kişilerin büyük kısmı, ileri yaştaki (>65yaş), ve altta yatan hastalıkları (akciğer hastalıkları, organ yetmezlikleri, kanser, diyabet, bağışıklık baskılayan hastalıklar) olan kişilerden oluşmaktadır. Genç sağlıklı erişkinlerde hastalık nispeten hafif seyretmektedir.

Kronik obstrüktif akciğer hastalığı ve astım gibi kronik solunum sistemi hastalıklarının belirtileri, Coronavirus enfeksiyonunun yol açtığı öksürük ve nefes darlığı gibi belirtilere benzemektedir. Kronik solunum sistemi hastalığı olan kişiler, şikâyetlerinde günlük değişkenliklerden daha fazla şiddetlenme olduğunda, özellikle ateş ortaya çıktığında, balgam miktarında artış, balgam renginde koyulaşma olduğunda en yakın sağlık kuruluşuna başvurmalıdır. Bu kronik hastalıklara herhangi bir solunum yolu enfeksiyonunun eklenmesi kişinin genel durumunu bozmakta, hastalık şiddetini oldukça artırmaktadır.Semptomlar hem sağlıklı hem de bağışıklığı baskılanmış hastalarda hafif (yani soğuk algınlığı) ile şiddetli (yani pnömoni) arasında değişebilir. COVID-19'un erken evrelerinde semptomlar spesifik olmayabilir ve grip gibi diğer yaygın solunum yolu enfeksiyonlarına benzeyebilir.

SARS-CoV-2 Virüsünün Bulaşma Yolları

  SARS-CoV-2 bulaşması insandan insana öncelikle solunum damlacıkları yoluyla gerçekleşir. Tüm solunum virüsleri gibi, Coronavirus’un da temel olarak hasta kişinin öksürmesi, hapşırması, burnunu temizlemesi, gülmesi, konuşması sırasında saçılan damlacıkların solunması ile bulaştığı bilinmektedir. Bu yolla bulaş, genellikle hasta kişiyle 1 metreden daha yakın mesafeli temas sonucu gelişmektedir. İşte bu nedenle, sağlık sistemi görevlileri sürekli olarak ,” fiziksel mesafeyi  en az 1 metre koruyun ve mutlaka maske takın” uyarıları yapmaktadırlar. Çünkü, vücudunda virüs olan insanların öksürme, hapşırma veya konuşma sırasında ağızlarından çıkan damlacıkların içerisinde virüs bulunmaktadır ve bu virüs bulunan damlacıklar başkaları tarafından solunduğunda başka insanların vücuduna virüs geçmektedir.Ayrıca, hasta bir kişinin nefesi veya tükürüğünün bulaştığı bir eşyaya (örneğin kapı kolu, bilgisayar mausu, klavyesi, masa, marketten alınan poşet, vb) dokunduktan sonra  ellerimizi sabunlu su ile yıkamadan burnumuza, ağzımıza ve/veya gözümüze sürdüğümüz zaman, yani, virüs mukoza hücrelerimizle temas ettiğinde, enfekte olma (hastalanma) riskimiz vardır. Çünkü, solunum yolumuzdan çıkan damlacıklar  5 mikrometre boyutunda damlacıklar olabilmektedir. Gözle göremeyeceğimiz bu damlacıklar sık kullanılan ortamlarda dokunulan yüzeylerde de virüslerin bulunmasına yol açabilmektedir. Virüsün farklı yüzeylerde yaşama ömrü farklıdır ve bazı cansız yüzeylerde 4, cilt gibi canlı yüzeylerde ise 11 saate kadar  canlı kaldığı çeşitli araştırmalarda ileri sürülmüştür. 

Özetle,diğer virüsler gibi, corona virüsünden korunma yöntemlerinde de hijyene dikkat edilmesi, büyük önem taşımaktadır. Özellikle, kalabalık ve kapalı ortamlarda hasta kişilerin, öksürük veya hapşırık ile virüsü havaya yaymasıyla hastalık bulaşır. Bu nedenle hasta insanların ortamından ve kalabalık ortamlardan kaçınarak, enfeksiyon riski azaltılabilmektedir. Bol sıvı tüketmek ve dinlenmek de, virüsten korunmak için önemli bir etkendir. Öksürürken veya hapşırırken, ağzınızın ve burnunuzun kapalı olmasına özen gösterilmelidir. Kişi eğer hastaysa evde kalması ve evin mutlaka havalandırılması önemlidir. Uzun süren ateş, öksürük ve nefeste zorlanma halinde uzman desteği almak gerekmektedir” dedi.

SARS-CoV-2 Enfeksiyonun Laboratuvar Tanı Testleri 

Laboratuvar tanısında Covid 19 RNA tayini testleri ile Covid 19 antijenlerine karşı vücudun oluşturduğu  IgM, IgA ve IgG antikorlarını saptayan metotlar kullanılmaktadır. Rutin  laboratuvar çalışmasında en çok IgM ve IgG antikorlarının tespit eden ve seviyelerini ölçen yöntemler kullanılmaktadır. Tipik olarak, COVID-19'lu  bağışıklık sistemi normal olan bireyler, -aşağıdaki şekilde görüldüğü gibi- semptomların başlamasından yaklaşık 3-4 gün sonra SARS-CoV-2'ye karşı saptanabilir seviyede IgM antikorları, 8 -11 gün sonra da IgG sınıfı antikorlar geliştirir. 

 

IgM sınıfı antikorlar akut hastalığı, yani hala sürmekte olan enfeksiyonu, IgG sınıfı antikorlar

ise yakın zamanda veya çok önce geçirilmiş enfeksiyonu gösterir. Yani, Pozitif SARS-CoV-2 IgM test sonucu hastalığın sürmekte olduğunu, pozitif IgG sonucu ise hastanın serumunda SARS-CoV-2 IgG antikorlarının olduğunu gösterir, ancak SARS-CoV-2  enfeksiyonun çok önceden mi, yoksa yakın zamanda mı geçirildiğini ayırt etmez.IgG Antikoru pozitif saptanmış bireylerin, Covid-19 enfeksiyonunu geçirmiş olduklarını gösteren çok önemli bir parametredir. Özellikle hastalığı belirtisiz olarak geçirmiş kişilerin belirlenmesi için tek yöntemdir.

Negatif bir sonuç şiddetli akut solunum sendromu koronavirüs 2'ye (SARS-CoV-2) karşı IgM ve/veya IgG antikorunun saptanamadığını gösterir, ancak enfeksiyonun olmadığı anlamına gelmez. Çünkü, semptomlar başladıktan hemen sonra alınan serumda, steroid tedavisi gören transplantlar gibi bağışıklığı baskılanmış hastalarda veya daha önce hafif hastalığı olan bazı bireylerde yalancı negatif sonuçlar elde edilebilir.Yukarıdaki şekilde IgM ve IgG antikorlarının vücut tarafından oluşturulma sürelerine bakıldığında, vücut tarafından üretilmeleri arasındaki süre  bir haftadan daha  azdır ve iki antikortipinin de enfeksiyon başlamasından 2-3 hafta sonra tepe noktasına ulaştığı görülmektedir. Bu nedenle, klinik belirtiler başladıktan bir hafta öncesinde IgM ve IgG testleri çalışılan hastaların serumlarında   SARS-CoV-2  IgM ve/veya IgG antikorları henüz laboratuvarda saptanabilecek konsantrasyona ulaşmadığından test sonuçları negatif bulunabilir(false negative: yalancı negatif). Ayrıca, laboratuvarda SARS-CoV-2  IgM ve IgG antikorlarını saptamak ve konsantrasyonlarını ölçmek için antijen-antikor reaksiyonlarına dayanan çeşitli metotlarda da çeşitli nedenlerden dolayı ‘yalancı pozitif’ ve ‘yalancı negatif’ sonuçlar elde dilebilir.

Covid-19 antikorlarının tespit edildiği 'hızlı kart testleri', antikorların konsantrasyonlarını belirleyen Makro-ELISA, ECLIA, FIA veya mikro ELISA yöntemleri kullanılmaktadır. 'Hızlı kart testleri'nin doğruluğu ve güvenilirliğinin düşük olduğu yönünde tartışmalar vardır. Yeni geliştirilen Makro-ELISA, ECLIA , FIAveya mikro ELISA yöntemleri ile % 99.86 oranında doğrulukla IgM ve  IgG antikor düzeylerinin tespit edilmesinin mümkün olduğu ileri sürülmüştür, ancak bu yöntemlerde de yanlış sonuçların çıkabildiği bildirilmektedir. Örneğin, diğer insan koronavirüsleri ile önceki enfeksiyondandolayı IgG antikor ölçümünde ‘yanlış pozitif’ sonuçlar bulabildiği gibi, nadir de olsa, diğer insan koronavirüsleri ile çapraz reaksiyonlar nedeniyle ‘yalancı pozitif’ sonuçlar bulunabilir. Enfeksiyondan hemen sonra toplanan serumda, bağışıklığı baskılanmış hastalarda veya daha önce hafif hastalığı olan bazı bireylerde ‘yalancı negatif’ sonuçlar ortaya çıkabilir. Hasta serumunun lipemik, hemolizli olması da yanlış sonuçlara neden olabilir.

  Laboratuvarda Covid 19 virüsünün antijenlere karşı vücudun oluşturduğu antikorları belirleyen yöntemler kullanıldığı gibi, Covid 19 virüsünün RNA’sını belirleyen Polymerase chainreaction(PCR) yöntem de kullanılmaktadır. Bu yöntem ile virüsün RNA’sı saptanır. Yine, yukarıda şekilde görüldüğü gibi, klinikbelirtilerin oryaya çıktığı ilk gün virüs yoğunluğu (viral yük) en yüksek noktadadırve iyileşen hastalarda hızla azalarak 2-3 hafta sonra vücutta yok olur. Bu nedenle, akut dönemde üst solunum yollarından (burun, boğaz)  alınan numunelerde SARS-CoV-2 RNA’sı saptanabilir.Viral yük düşük olsa da, bu bireyler bulaştırıcıdır. Viral RNA için RT-PCR değeri, viral yükü ve müteakip enfektiviteyi ve klinik seyri tahmin etmek için yararlı olabilir. PCR yöntemi gold standart bir yöntemdir, ancak doğru bir sonuç sağlık elemanının niteliğine(kalifiye olmasına) bağlıdır. Özellikle PCR testi için numune (swap: sürüntü) alan personelin kendini virüs bulaşmasından koruma güdüsü, acemiliği, vb nedenlerden dolayı sürüntüyü (swap) uygun bir şekilde alamaması veya eksik ya da yanlış alması ‘yalancı negatif’ sonuçlar bulunmasına neden olur. Nitekim, önce pozitif çıkıp karantinaya alınan bazı hastalarda 2. test sonucu negatif çıkıp, klinik belirtiler devam ettiğinde alınan 3. PCR test sonucunun yeniden pozitif çıkması 2. numune alımının eksik ya da yanlış alındığını gösterir.

Sonuç olarak, sadece SARS-CoV-2 IgM ve/veya IgG test sonuçlarına ya da  PCR sonucuna dayanılarak tanı konulmamalı, epidemiyolojik risk faktörleri ve diğer klinik ve laboratuvar bulguları ile birlikte değerlendirilerek tanı konulmalıdır.

Uzm. Dr. Sadık Top
Klinik Biyokimya Uzmanı
Lokman Hekim Hayat Hastanesi